Pandemi Sürecinde İstanbul 'da Çocuk Yetiştirmek


Pandemi; dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tanımlamasına göre, bir hastalığın pandemi olabilmesi için genel ifadelerle üç kriter aranmaktadır. Bunlar, yeni bir virüs veya mutasyona uğramış bir etken olması, insanlara kolayca geçebilmesi, insandan insana kolay ve sürekli bir şekilde bulaşması olarak sayılabilir.
Salgın anında korunma ve kontrol önlemlerini üç boyutta yapılabilir. Kaynağa yönelik, bulaşma yoluna yönelik, sağlam kişiye yönelik korunma ve kontrol önlemleri alınabilir:
 • Kaynağa yönelik alınabilecek önlemler; kaynağın bulunması, hastalığın bildirilmesi, kesin tanı, hastaların tedavisi, izolasyon, taşıyıcı araması, şüphelilerin sürveyansı, sağlık eğitimi, zoonotik bir hastalıkta hayvanların yok edilmesidir.
• Bulaşma yoluna yönelik alınabilecek önlemler; Çevre koşullarının düzeltilmesi (dezenfeksiyon), yiyecek ve içecek maddelerinin denetimi, sağlık eğitimi, kişisel temizlik ve koruyucu ekipman kullanımı, konut koşullarının düzeltilmesi, nüfus hareketlerini kısıtlamaktır.
• Sağlam kişiye yönelik alınabilecek önlemler; aşılama, seroproflaksi, kemoproflaksi, karantina gözlem, sağlıklı beslenmedir. (DSÖ)

   Bizlerin ebevyn olarak karantina süreci ve sağlıklı beslenme konusundaki sorumluluklarımız oldukça kıymetli. Ortalama 50 gündür çocuklarımız evde. Bu süreçte neler değişti diye gözden geçirdiğimde; Karaca kapı çaldığında kapıya kim gelirse gelsin yaklaşmıyor. İçeri giren kişiye ilk söylediği söz elini yıka ilk yaptığı eylem kolonya dökmek oluyor. Bizler evden çıkarken maskemizi görmezse mutlaka soruyor…

     Beslenme ve takviye konusunda çoğu kişi gibi ilk önce kara mürdüme başladık.Devam ettiği vitaminleri ve yemek seçen bir çocuğa planlayabildiğimiz kadar dengeli yemekler konusunda bir rutinimiz oldu.

     Gel gelelim olayın psikolojik boyutuna, yakın zamanda dedesini kaybetmiş bir çocuk olarak ‘’Bu virüs gelirse dedemin yanına mı gideceğiz?’’ soruları ilk panik halinin göstergesiydi. Anlayacağı şekilde açıklamalar yaptık. İlk haftalardaki bizim paniğimiz evdeki konuşmalarımızı duymasıyla kaygılar tekrar başladı.  Karaca’nın yanında haberleri izlememe ve güdem hakkında konuşmama kararı aldık. Her gün seveceği sanat, okuma-yazma, oyun-hareket, mutfak etkinlikleri derken 50. Güne yaklaşıyoruz. Artık toprak, çim, ağaç, çiçek yani doğayı istiyor.

     Tabi bu süreçte Çin’e benzetilen İstanbul yerine doğa ile iç içe, az nüfuslu yerlerde yaşasak bu süreç nasıl geçerdi. Karaca ve biz daha huzurlu ve güvenli olmaz mıydık? Bu tarz düşüncelerle ilk defa tarihi güzellikleri, müzeleri, sanatla iç içe, korularıyla yemyeşil, gece boğazın ve yıldızların ışığının ahbap olduğu… Şehri İstanbul’dan vazgeçme zamanı geldi mi ? sorusuna cevap ararken  kendimizi buluyoruz.

   Oysaki pandemi öncesi İstanbul'da çocuk yetiştirmenin güzelliğini hep anlatan ben...

    

       

Yorumlar